İnsanlık tarihinde zeytinyağı kadar eski bir başka yağ çeşidi de tereyağıdır. Tereyağının keşfinin bir yerden bir başka bir yere taşınan sütün çalkalanması sonucu tesadüf eseri olduğu sanılıyor. Tereyağı üretimine ilişkin en eski kanıtlar Sümer kalıntılarında bulunuyor. Süt ve süt ürünleri genelde Orta Asya steplerinden Ortadoğu’ya, Anadolu’dan Kuzey Avrupa’ya kadar tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplumlarda gözde bir besin maddesi olarak kullanılmıştır.
Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra, gıda sektöründe yaşanan teknoloji ve üretim açısından gelişmeler, Türk mutfaklarının temel direği olan “yemeklik yağ” konusunda, önemli değişimlere yol açtı. Sofralarımızda yemeklik yağ ve tereyağının yerini margarin, zeytinyağının yerini ayçiçek yağı aldı.
Yemeklerin ve kahvaltı sofralarının vazgeçilmezlerinden olan tereyağı yıllarca sağlıksız olduğu iddialarına ve çeşitli karalamalara rağmen değerinden hiçbir şey kaybetmedi. Tereyağı kalori ve kolesterol açısından son derece zengin bir yağ türü ama yine doğrudur ki lezzet anlamında tereyağından daha üstün ve daha zengin başka bir yağ düşünülemez.
Tereyağının içine girdiği her yemeği, birleştiği her ürünü lezzetlendirdiği kesin. Hayvansal yağlar dünyasında çok özel bir yere sahip tereyağı özellikle sabah kahvaltılarının vazgeçilmezlerinden. Sıcacık tanır ekmeğinin, üzerine bıçakla incecik sürülmüş taze tereyağı ve en üste de bal ya da reçel.